ANDIMIZ
\r\n
\r\n
Değerli dostlar, geçen hafta açıklanan “demokratikleşme paketi”nin en önemli maddelerinden biri de “Andımız”ın kaldırıldığının ilanıydı. Malum çevrelerin mutluluğunu(!), sevincini(!) ve zafer çığlıklarını(!) görmemek, duymamak mümkün değildi.
Eskinin ilkokullarında, dünün ilköğretim okullarında ve bugünün ilk ve orta okullarında “Türküm, doğruyum, çalışkanım…” diye okunan ve okutulan öğrenci andını bilmeyenimiz yoktur; ama “andımız”dan rahatsız olan bir kısım çevreler, kendilerine göre mazeretler ileri sürdüler. Kimi “ırkçılık” dedi. Kimi, “Kemalizm’in dayatması” olarak algıladı. Kimi de “çağdışı, ilkel ve dayatmacı bir anlayış” olarak gördü.
Kimin ne dediğinden çok halkın, yüce Türk Milletinin ne anladığına, ne hissettiğine bakmak gerekir.
Görsel ve yazılı medyada çıkan haberlere göre hem medya tarafından hem de bir kısım sivil toplum kuruluşları tarafından “Andımız çocuklarımıza işkence gibi geliyor, söylenmesin. Zaten dünyanın neresinde böyle bir uygulama var?” teraneleri koro halinde seslendirilmeye başlandı. Ardından da “Demokratikleşme Paketi” adı altında “Andımız”ın okullarda okutulmasının kaldırılması demokrasi adına yapılıyor olması dikkat çekiciydi. Ne yazık ki bu söylem hem çelişkili hem de üzüntü vericiydi.
Neden mi?
Cevabı gayet açık.
“Dünyanın neresinde böyle bir uygulama var?” sorusunun cevabı var da ondan! Üstelik “demokrasinin beşiği” sayılan, başta ülkemiz olmak üzere birçok ülkenin örnek aldığı ABD’de, Amerika Birleşik Devletlerinde.
ABD’deki öğrenci andı, Amerika’nın keşfinin 400’üncü yıldönümü dolayısıyla 1892’de Baptist rahip Francis Bellamy tarafından yazılmış. 1954’te de İke Einsenhower’ın başkanlığı döneminde bu öğrenci andına bazı eklenmeler yapılmış.
Amerika Birleşik Devletlerinde ilköğretim öğrencilerinin okuduğu o ant şöyle:
“Amerika Birleşik Devletleri’nin bayrağına ve o bayrağın simgelediği cumhuriyete bağlılık için ant içiyorum. Herkes için özgürlük ve adaletle, Tanrı’nın gözetiminde, bölünmez tek vatana inanıyorum.”
Amerika’da doğan da doğmayan da göçmen olan da olmayan da aynı yemini yapıyor. Milyonlarca göçmen çocuğu Rus, Bulgar, Arap, Fransız, Hintli, Çinli, Koreli, beyazı, siyahı, fark etmiyor. Bu ülkede, bu topraklarda yaşayan herkes bu yemini edecek! Hem ABD bayrağına hem de bayrağın “simgelediği” cumhuriyete ve bölünmez tek vatana. “Simgelediği” sözü ise her türlü kuralı belirliyor.
“Özgürlük ve adalet” kavramları Anayasalarında belirtilmiş, belirli kurallara tabi.
Demek ki devlet ve millet olmanın, olabilmenin belli özellikleri ve bedeli vardır ve olmalıdır da.
ABD örneğinden sonra Türkiye Kamu Sen Genel Başkanı Sayın İsmail Koncuk’un “Türküm”le başlayan, “doğruyum”la devam eden bir andın kaldırılması, ancak Türk olmayan ve doğru olmayan insanları memnun etmek için atılmış bir adım olacaktır. Bu yol, “dil”de ayrışma, “iş”te ayrışma, “fikir”de ayrışma ve nihayetinde “hedef”te ayrışma yoludur. Türk coğrafyasında yaşayan tüm vatandaşlarımızı bir arada tutan ve ortak bir amaç etrafında kenetlenmemizi sağlayan üst kimliğimiz “Türklük” yok edilmek istenilmekte, bu doğrultuda her sabah okullarda okutulan “Öğrenci Andı” kaldırılmakta, “Ne mutlu Türküm diyene” diyenler susturulmaktadır. dediği açıklamalarına katılmamak elde değil.
Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde, çocuklarımızın “Türküm” demesi, “doğruyum” demesi, “çalışkanım” demesi kimleri, neden rahatsız etmektedir?
Hadi, şimdilik bu milletin dilinden bunu sildiniz; gönlünden nasıl sileceksiniz? (08.10.2013 Manisa)
Sözün Özü:
Türkiye cumhuriyetini kuran büyük Türk halkına Türk milleti denir. Ne mutlu “Türküm” diyene!
M. Kemal Atatürk