\r\n\r\n
UMUDUN GÜCÜ
\r\n\r\nDeğerli dostlar, geçenlerde internet sitelerinde gezinirken http://www.cvhunter.net/blog sayfasında Ceylan Koryürek imzalı bir yazı dikkatimi çekti. Bu güzel yazıyı siz değerli okuyucularımla paylaşmak, belki de yeni umutlara yol almak isteyenlere bir kıvılcım çakmak istedim.
\r\n\r\nBu yazı, güzel bir öykü. Hep birlikte okuyalım.
\r\n\r\nBir zamanlar ağaçlıklar içinde gökyüzünün her sabah kuş sesleriyle uyandığı kocaman bir mahalle varmış. Burada kedisi, köpeği, tavuğu, kuzusu, güler yüzlü ve yardım sever komşusu olmak üzere, hepsi bir arada yaşıyormuş.
\r\n\r\nBu mahalle, her yıl düzenlediği etkinliklerle meşhurmuş. Baharın uyanışıyla yapılan bahar festivalleri, yaz geceleri yapılan mangal partileri, her yıl sonu organize edilen yılbaşı partileri, bir de yılda bir olmak üzere düzenlenen yarışlar oluyormuş. Bu yarışlar, satranç ve benzeri strateji oyunları gibi zihin çalıştırıcı ya da konsantrasyon isteyen oyunlar ile koşu ve bisiklete binmek gibi sporlar dallarından oluşuyormuş. Öyle ki bu yarışlara ta öteki mahallelerden bile çocuklar katılıyormuş.
\r\n\r\nYarışların düzenlendiği bu mahallede ise çok hızlı koşan yalnızca iki çocuk varmış. Fakat yarışı, her seferinde aynı çocuk kazanıyormuş. İnsanlar da hep buna şaşırıyormuş ya!
\r\n\r\nHer ikisi de yarışa az zaman kala yoğun bir çalışma temposu içine giriyor, sabahları daha horozlar ötmeden, güneş yüzünü göstermeden uyanıyor ve parkurda koşmaya başlıyormuş. Bu kısımda sorun yokmuş. Görünürde her ikisi de antrenmanlarını başarıyla tamamlıyormuş. Bu yıl da aynı şekilde, yarıştan önce sıkı bir tempoya girmiş ve kimsecikler uyanmadan uyanıp koşuya çıkmışlar kaç sabah üst üste. Fakat gelin görün ki yarışta, yine aynı çocuk kazanmış.
\r\n\r\n“Pes!” demiş, diğer çocuğun annesi. “Nasıl oluyor bu iş?”
\r\n\r\nAkıl sır erdirememiş bu olaya. Ta ki bir gün, çocukları yarışa hazırlayan spor öğretmeni, aynı zamanda mahalle komşuları olan adam gelip duruma el koyana kadar.
\r\n\r\n“Oğlunuz, neden kaybediyor biliyor musunuz?” demiş.
\r\n\r\n“Neden?” diye sormuş çocuğun annesi de merak içerisinde.
\r\n\r\n“Çünkü senin çocuğun kaybetmekten korkuyor.”
\r\n\r\n“İyi de herkes, kaybetmekten korkar.”
\r\n\r\n“Hayır.” demiş adam. “Diğer çocuk, kaybetmekten korkmuyor. O, zaten kazanacağını biliyor. Çünkü çalışmak yetmiyor bazen. İnanmak, odaklanmak gerekiyor. O çocuğun odasının duvarları, hep kendi çizdiği çöp adam resimleriyle dolu ve resimlerde ne var biliyor musunuz? Kendi var. Ödül alırken, yarışı kazanırken, herkesin önünden bitiş çizgisine koşarken... Neden duvarlarında böyle resimler var, biliyor musunuz? Çünkü bu resimler, onun zihninde var. Hayallerinde var kazanmak. Düşüncelerinde var. İnancında var. Bedeniyle zihniyle buna hazırlanıyor kendini.”
\r\n\r\nÖykü, burada bitiyor, yazarın yorumu başlıyor ve şöyle diyor.
\r\n\r\nÖyküde de olduğu gibi, odaklandığınız nokta bu kadar önemlidir. Bu yüzden odaklandığınız noktaya çok dikkat etmeli, düşüncelerinizi kontrol altına almalı, gerekiyorsa onları programlamalısınız. Çünkü zihninizde gezinen düşünceler, siz farkında bile olmadan, gerçekleşmek üzere hem zihninizi, hem bedeninizi buna hazırlar. Siz, hazır olduğunuzda da gerçekleşmemesi için ortada hiçbir sebep kalmaz.
\r\n\r\nİyisi mi siz, bembeyaz bir kâğıt alın elinize ve önce korkularınızı çizin ya da çizmiyorsanız onları sözcüklerle anlatın. Sonra da o kâğıdı bir güzel ıslatın. Korkularınızı simgeleyen resimler ya da sözcükler, birer birer silinirken siz de onları, birer birer zihninizden silin.
\r\n\r\nSon hamleniz ise yine bembeyaz bir kâğıt almak ve üzerine hayallerinizi anlatan resimler ya da yazılar yazmak olsun. Onlarsa her gün gözünüzün önünde olsun.
\r\n\r\nKorkularınızdan kurtulun, hayallerinizden ve umutlarınızdan asla vazgeçmeyin. (26 Ocak 2016 Manisa)
\r\n\r\nSözün Özü
\r\n\r\nUmut demek, umutsuz kaldığın anda umut ışığını görmek için çaba göstermektir.
\r\n