\r\n
\r\n
PEMBE MASAL
\r\nDeğerli dostlar, Türkiye Kamu – Sen, halkı ve çalışanları ilgilendiren birçok alanda çeşitli araştırmalar yaparken öneriler ve çareler de ortaya koyar. İşte bu amaç ve ilke doğrultusunda Türkiye Kamu – Sen Ar-Ge Merkezinin Türkiye İstatistik Kurumu’ndan alınan verilerle hazırladığı, 2002 – 2014 yılları arasını kapsayan kamu çalışanlarının ve vatandaşların ekonomik durumunu gösteren rapor, kamuoyuyla paylaşıldı. Bu rapordan son derece çarpıcı gerçekler ortaya çıktı.
Rapora göre, ekonomide pembe tablolar çizerek dünyanın en büyük ekonomileri arasında gösterilen ülkemizde özellikle çalışanların son 12 yılda ciddi kayıplar yaşadığı, gerek vatandaşların gerekse devlet bütçesinin büyük oranda borç batağına saplandığı görülüyor.
Rapora göre, 2002 – 2014 yılları arasında dış borç 129,7 milyar dolardan 396,8 milyar dolara yükselirken iç borç ise 149,9 Milyar TL’den 422,6 Milyar TL’ye ulaştı. Türkiye’nin borç stoku ise 2002 – 2014 yılları arasında toplam 388 Milyar dolar arttı.
2002 – 2014 yılları arasındaki ekonomik veriler ışığında yapılan değerlendirmelere göre ülkemizin 12 yılının nasıl heba edildiğini bir kez daha gözler önüne seriliyor.
Ekonomide yıllardır çizilmeye çalışılan pembe tabloların iflas ettiği bu raporla belgelenmiş oluyor.
Türkiye İstatistik Kurumu’ndan alınan veriler ışığında hazırlanan Türkiye Kamu-Sen Ar-Ge ekonomik raporu, 2002 – 2014 yılları arasında, ülkemizin ekonomisinin ve vatandaşlarımızın geçim şartlarının ne durumda olduğunu, bilimsel verilerle ortaya koyuyor
Ülkemizin iç ve dış borcundaki büyük artış, ülke kaynaklarının fütursuzca satılışı, her geçen gün artan işsizler ordusu, alım gücündeki dibe vuruş, enflasyonun altında ezilen kamu çalışanları ve reva görülen maaş artışları, bütün bu başlıklarda yaşanan olumsuzluklar Türkiye’nin 12 yılının nasıl harcadığını bir kez daha ortaya koymaktadır.
Ne yazık ki yaşanan tüm bu kayıpların en büyük faturasını kamu çalışanları ödemiştir. Ülke ekonomisinin büyüdüğü, kişi başı milli gelirin arttığı söylenirken çalışanların ve vatandaşların büyük çoğunluğu bu büyümeden yeterli oranda pay alamamıştır. Zengin, daha zengin olurken fakir ve ücretli kesim biraz daha yokluğa ve sefalete sürüklenmiştir.
2014 yılı için memurlara verilen 123 TL’lik zam ve 2015 yılı için verilen 3+3’lük zam, kamu çalışanlarının umutlarını bir kez daha söndürmüş, devlet memurlarının 730 günü çalınmıştır.
Zorunlu tüketim kalemlerinde yaşanan fiyat artışları yüzde 10’ları geçmişken, 4 kişilik ailenin insanca yaşaması için gerekli olan en düşük tutar yalnızca geçtiğimiz yıl 403 lira yükselmiş.
Vergilerdeki artış, enflasyonu ve memur maaşı zam oranlarını geride bırakırken çalışanlara reva görülen 3+3 zam, çalışanların hangi açığını kapatacak, hangi yarasına merhem olacaktır?
Çarşı pazardaki enflasyon oranı, çift haneli rakamlara ulaşmıştır. Çalışanların enflasyon farkını masada bırakanları, kamu çalışanları elbette unutmayacaktır. Hayat pahalılığındaki bu artış ve ortaya çıkan bu rakamlar, kamu çalışanlarına “Ek Zam” talebimizin ne kadar haklı olduğunu göstermektedir. Yani ekonomideki pembe masalların sonuna gelindiği görülüyor.
2013’ten 2015’e kamu çalışanlarının 730 günü çalınmıştır. 2015 yılı, yeni bir toplu sözleşme sürecine sahne olacaktır.
Eğer bu dönem de geçtiğimiz toplu sözleşme sürecindeki gibi yazılmış senaryoların çadır tiyatrosunda sergilenmesi şeklinde olursa memur ve emeklilerimiz bir 730 günlerini daha kaybedecektir.
Tüm kamu çalışanları, uyanık olmalı, olup biteni iyi sorgulamalıdır. Çünkü geçen zaman, atılan ok, söylenen söz geri gelmez. (13 Nisan 2015 Manisa)
Sözün Özü
Haklı ve doğru olduğunu bildiğinin yanında yer alamıyorsan korkaksın, demektir. Konfüçyüs